Need for Speed ilk çıktığı sıralarda pek beğenmemiştim çünkü benim tarzım arcade değildi. Simülasyon hastasıyım. Zaten diğer incelemelerimde her şeyde gerçekçilik aradığımı farkedeniniz olmuştur. Bu yüzden arcade ile aram pek iyi değildi ta ki NFS 3: Hot Pursuit oyununu oynayana kadar. Tamam oyun yine simülasyon değildi ama polisler ve kovalamaca çok heyecan vericiydi. O oyundan sonra arcade tarzına eskisi kadar soğuk bakmaz oldum. Serinin sıkı takipçisi olmuştum artık. Şimdi ise serinin yeni oyunu ProStreet karşımızda. Önceleri şehirde geziyorduk. Şimdi ise pistlerde kendimizi ispat etmeye çalışacağız. Bakalım EA bu sefer bizlere neler sunmuş.
Oyunu heyecanla kurduktan sonra hemen pistlerde eseyim dedim. Yalnız bu hiç de kolay olmadı çünkü menüler bana o kadar karışık geldi ki görüntü ayarlarını yapıp oyuna girinceye kadar canım çıktı. Bir kere bence mouse ile asla menülerde dolaşmayın, klavye ile daha rahat gezinebiliyorsunuz. Uzun uğraşlar sonucu oyuna kariyer moduna girdikten sonra bizi yarışlardan alınmış kısa görüntüler karşılıyor. Ama durun bir dakika! O da ne? Bir DJ mi var? Evet evet yanlış duymuyoruz. DJ’in birisi pistin etrafındaki heyecanlı kalabalığa yarışı anlatıyor. Bana kalırsa bu az da olsa insana heyecan veriyor. En azından yarışı en önde götürürken isminizi duymanız gurur verici. Videonun son kısmında pistlerin kralı ortaya çıkıyor ve aracı ile çember çizmeye başlıyor. Tabii ki o esnada gerçekleşen bir olay gözümden kaçmıyor. Adam 360 derece dönerken arabanın camından dışarı çıkıp millete el sallıyor. Çok merak ediyorum: “Acaba o esnada gaza kim basıyor?” Videodan sonra göstermelik bir yarış yapıyoruz. Tabii ki kazanıyoruz yarışı. Kral yanımıza gelip bize hava atıp gidiyor. “Şimdilik atsın bakalım havasını, zamanı gelince ben onun havasını alırım.” diyerek sabırla oyuna başlıyoruz. ProStreet’te de ilk başta kötü bir araçla başlıyoruz ve pistlerin hakimi olduğumuzu -King(Kral) olduğumuzu- herkese ispatlamaya çalışıyoruz.
Oyunda Grip, Grip Class, Time Attack, Drift, Drag, Sector Shootout modları mevcut. Hepsini kısa kısa açıklayalım:
Grip: Pistte 2 – 3 tur atarak yarışı diğer araçların önünde kapatmaya çalışıyoruz.
Grip Class: Grip ile aynı mantığa sahip. Tek farkı A ve B grubu araçların aynı anda yarışması. Herkes kendi grubu ile yarışıyor ama iki grup da aynı pistte yarışıyorlar.
Time Attack: 2 – 3 tur atarak en iyi tur zamanını yapmaya çalışıyoruz.
Drift: Önceki serilerden oynanış dışında bir farkı yok.
Drag: Bu mod da önceki serilerdeki mantıkla işliyor. Bu oyunda sadece yarıştan önce tekerleri ısıtmaya çalışıyoruz. Ama gaza tümüyle yüklenmiyoruz. Yeşil çubuğu tutturmaya çalışıyoruz. Haliyle bu olay da klavyede zor oluyor.
Sector Shootout: Her sektörde en iyi zamanı yapmaya çalışıyoruz. Bana kalırsa en zevkli mod bu.
Serideki diğer oyunlara nazaran bu oyunda moda göre araba seçiyoruz. Hangi yarışta hangi aracı kullanacağımızı belirlemek bize modifiye mevzusunda kolaylık sağlıyor. Bu konuya modifiye mevzusunda değineceğim.
Oynanabilirlik ve Fizik
Bu oyunda, NFS severler genelde bu mevzuda ikiye ayrıldılar: “Araç Kontrolleri!”. Daha önceki haberimde yazdığım üzere oyun arcade tarzına biraz simülasyon katılmış bir kontrollere sahip. 3 zorluk derecesi var ve bu derecelere göre kontroller değişiyor. Casual seviyesinde fren işini tümüyle asistana bırakıyorsunuz. Racer seviyesinde sadece çok keskin virajlarda asistan bize yardım ediyor. King seviyesinde ise bize yardımcı olan tek şey virajlarda ortaya çıkan oklar. Bu oklar yeşil ise gaza bas, sarı ise elini(oynadığınız şeye göre değişir) birazcık gazdan çek, kırmızı ise frene bas anlamlarını taşıyor. Bu da yarışı çok kolaylaştırmış. Açıkçası en zor seviyede oynamama rağmen simülasyon tarzına çok alışkın olduğumdan olsa gerek oyun bana çok basit geldi. Hiçbir yarışta zorlanmadım. Genelde de pist rekoru kırdım ve arkamdaki araçlara büyük farklar attım. Oyunda daha zor bir seviyenin olmasını beklerdim. İlk iki seviyede oyun çok da zevk vermeyeceği için simülasyon tarzına yatkın olmayan ve bu oyunu oynamakta zorlanan arkadaşlara şöyle bir ipucu vereyim. Zorluk derecesi olarak King’i seçin. Virajlara yaklaştığınız zaman okları görmeye başlayacaksınız. Okların kırmızı olduğu yerde frene basın, yalnız frene basma mevzusunu viraja girmeden yapın. Virajın içindeyken sakın frene basmayın. Yoksa araç virajdan dışarıya doğru kaymaya başlar. Bir de daima bu okların üzerinden gitmeye çalışın. Bu oklar yarış çizgisini göstermekte. Yarış esnasında en gıcık kaptığım mevzu ekranın ara sıra sallanıp durması. Yahu ortada bir şey yok neden sallanıyorsun? Tamam kaza yaptığımda, bozuk yola girdiğimde sallan ama düz yolda da sallanılmaz ki. Akılları sıra oyuna gerçekçilik kattıklarını düşünüyorlar sanırım ama bu durum bence hiç de gerçekçi değil.
Oyunun fizik motoru ise gayet sağlam. Araçların klavye hareketlerine verdikleri tepkiler gerçekçi. Ayrıca serideki diğer oyunlara nazaran hasar modellemesi geliştirilmiş. Hasar, aracın performansını etkilemiyor olsa da görüntü bakımından gayet hoş olmuş bence. Yalnız araca çok hasar verdirirseniz yarış dışı kalabiliyorsunuz. Bu yüzden sağa sola çok çarpmayın derim. Dediğim gibi oyun ne tam simülasyon ne de tam arcade tarzı. İkisinin ortasında sayılır ama kesinlikle arcade’ye daha yakın.
Grafik ve ses
Grafikler çok güzel. Araç modellemeleri her zaman olduğu gibi çok iyi. Etraftaki insanların modellemelerini çok fazla beğenmedim ama yine de idare eder. Yol ise seride şu ana kadar gördüğüm en iyi grafiğe sahip. Patinaj esnasında araçların tekerlerinden çıkan duman, yol dışına çıktığımız zaman oluşan toz bulutu gayet hoş duruyor. Ses mevzusunu 2 ayrı bölüme ayıracak olursak; araç sesleri ve müzikler. Araç sesleri her zamanki gibi harika ve gerçekçi. Motor sesleri ve aracın asfaltta kayma sesi çok hoş. Yalnız müzikler çok sönük kalmış. Önceki gibi beni gaza getirmiyorlar. Çoğu zaman müzik çaldığının farkında bile olmuyorum.
Modifiye
ProStreet, bize en ince ayrıntısına kadar modifiye imkanı sunuyor. Aracın hemen hemen her şeyini geliştirebiliyoruz. Logolar, spreyler, boyalar da gayet güzeller. Oyundaki bir diğer yenilik de burada kendini gösteriyor. O da rüzgar tüneli. Rüzgar tüneli sayesinde yaptığımız modifiyelerin aracımıza nasıl etkisi olduğunu bire bir görme fırsatımız oluyor. Bu da oyuna biraz gerçekçilik katmış.
Aracın yarışacağı yere göre aracı modifiye etmek çok önemli. Örneğin aracımızı Drag modunda kullanacaksak yere basma kuvvetinin çok fazla olmasını istemeyiz. Malumunuz yere basma kuvvetimiz fazla olursa aracımız çabuk hızlanamaz. Bu da Drag modunda bize dezavantaj getirir. Grip veya buna benzer bir modda yarışacaksak orta ayarı iyi tutturmamız gerek. Çünkü hem hızlanmamızın hem de virajı rahat dönmemizin önemi çok büyük. Bu açıdan modifiyelere dikkat.
Sonuç
Açıkçası ben bu oyundan beklediğimi alamadım. Oyun bir süreden sonra kendini tekrar edip duruyormuş hissi veriyor, müzikler sönük, yarışlardan çok heyecan alamadım ve en önemlisi polis yok. Bu bakımdan oyunu pek oynayasım gelmiyor. Canım sıkıldığında ara sıra açıyorum sadece.
Yiğidi öldür hakkını ver demişler. Kontrollerde zorlanmadım, grafikler gayet güzel, hasar modellemesi de biraz geliştirilmiş, araçların sesleri çok iyi, modifiyeler de güzel.
Bana kalırsa serinin en iyi oyunu Most Wanted idi. Grafikler olsun, sesler olsun, müzikler olsun, heyecan olsun, polislerle kovalamaca olsun hepsi çok daha heyecan verici ve çok daha kaliteliydi. ProStreet’in en azından demosunu oynayın derim. Fikir edinmiş olursunuz. Ona göre oyunu alıp almayacağınıza karar verirsiniz. Çünkü oyun çok ortada. Yani beğeneni de çok beğenmeyeni de. Alıp beğenmezseniz paranız boşa gitmesin sonra.
Test sistemi:
İşlemci: Intel Core 2 Duo E6420 2.13MHz
Anakart: Asus P5B
Ekran kartı: Powercolor X1950Pro 512MB 256bit 600/1400 MHz
Bellekler: 2x1GB DDR2 667MHz Kingston
Sabit disk: Seagate 320GB 7200rpm NCQ 16MB ön bellek
0 yorum:
Yorum Gönder